Fransa'da Yaşam

La Vie en France (aylık fransızca ve türkçe gazete)

Herkese ücretsiz aşı olma hakkı

Deniz Uztopal

Kovid-19 dünyada hala büyük tahribatlara neden olmaya devam ediyor. Dünya çapında Kovid’den dolayı ölen insan sayısı 1 milyon 700 bini, Avrupa’da yarım milyonu ve Fransa’da ise 62 bini geçti. Daha ikinci dalga bitmeden uzmanlar üçüncü dalgadan bahsetmeye bile başladılar. Mutasyon geçiren virüs daha bulaşır hale geldi ve epidemiyi yenmenin tek çaresinin aşı olduğu konusunda tüm uzmanlar hem fikir. Fakat hızla geliştirilen aşıya güvensizlik çok yüksek safhalarda. Rusya, Polonya, Macaristan’dan sonra aşıya şüpheyle yaklaşan topluluklar listesinde dördüncü sırada Fransa geliyor. Yapılan tüm anketler Fransa’da nüfusun yüzde 41’nin aşı olmayı ret ettiğini gösteriyor. Aşıların da tek amacının kâr yapmak olduğu Big pharma’lar, yani ilaç piyasasına egemen olan tekeller tarafından geliştirilmiş olması ise bu şüpheli yaklaşımı geliştiriyor. 

Big pharma ve ilaç piyasası

Dünya ilaç sanayisinin en büyük 5 tekeli Big pharma diye adlandırılıyor. Bunlar Novartis (İsviçre), Roche (İsviçre), Pfizer (Amerikan), Johnson & Johnson (Amerikan), Sanofi (Fransız) tekelleridir. Bunların yıllık ciroları milyarlarla ölçülüyor. Novartis: 51,9 milyar dolar (2018), Roche, 58,8 milyar dolar (2018), Pfizer, 53,6 milyar dolar (2018), Johnson & Johnson 81,58 milyar dolar (2018), Sanofi 35 milyar Euro (2018). Kuşkusuz bu tekellerin bu ciroları gerçekleştirmek için bin bir manevraya başvurduğunu düşünmek haksız değildir, fakat son dönemlerde internet ve sosyal basında çokça yaygın bir şekilde dolaştığı gibi aşıyı satabilmek için virüsü bilinçli yarattıklarını iddia eden “komplo teorilerine” de düşmemek lazım. Bu tekellerin asıl amacının azami kâr elde etmek olduğu hiç kuşkusuz doğrudur, fakat işin özüne bakıldığında, onlara bu kârı elde etmelerini sağlayacak düzeni tehdit edecek, en azından birçok çarkını paslandıra bilecek, toplumun sisteme karşı daha ilerden mücadeleye atılmasına neden olabilecek, hatta birey olarak bu tekel ve düzenin yöneticilerin de hayatını tehdit edecek salgınları körüklemelerine, başta sanayi ve mali sektörler olmak üzere diğer tekellerin izin vermezler zira onların azami kâra ulaşmalarını engeller. Belirtmek gerekir ki banka ve sanayi tekellerinin iç içe geçerek kontrol etmedikleri alan neredeyse kalmamıştır. Big pharma’ların bu salgını bilinçli yarattıklarına dair söylenen bin bir çeşit komplo teorilerini ciddiye almamak lazım. Kovid-19’u yaratan esas neden kapitalizm ve tüm tekellerinin azami kâr hırsıyla doğanın tüm dengelerini giderek artan bir şekilde altüst etmesi ve doğada (ve hayvanlarda) var olan ve daha düne kadar insanı tehdit etmeyen virüsün mutasyon geçirerek insana bulaşır bir hale gelmesidir. Ham maddeye ulaşma adı altında doğa tahribatı ve anarşik-kontrolsüz şehirleşme devam ettikçe daha düne kadar bilinmeyen hastalıklar ve pandemiler maalesef devam edecektir.  

Aşı ilaç tekelleri için büyük karlar sağladı

İlaç tekellerin geçmişlerine bakıldığında uzun yıllar boyunca aşı sektörünün özel ilgi gösterdikleri bir alan olmadığını görürüz zira büyük oranda kâr getiren bir alan değildi. 1990’lı yıllardan itibaren iki gelişme bu sektöre duyulan ilginin artmasına neden oldu. Birincisi SSCB ve doğu blokun yıkılması aşı piyasasını birden olağanüstü bir şekilde genişletti. 1990’lara kadar SSCB ve doğu blokunun ülkelerinde aşı azami kâr hırsıyla yapılmıyor ve üretilen aşılar da Dünya sağlık örgütü veya UNICEF üzerinden birçok ülkeye yardım amaçlı gönderiliyordu. Bu ülkelerin yok olması bu pratiği yok ettiği gibi iktidara gelen odaklar kendi ülkelerinde aşı araştırma merkezleri ya da kamu şirketlerine verdikleri destekleri durdurarak Batılı ülkelerden aşı almaya başladılar. Talebin artması sürekli azami kâr peşinde koşan ilaç tekelleri açısından bir fırsat doğurdu ve bu sektöre giderek daha fazla ilgi göstermelerine neden oldu. 

İlaç sektörüne gösterilen bu ilgi kimi hastalıkları yenebilmek için yeni aşıların üretilmesine ve bunlar sayesinde büyük kârlar edilebileceğinin görülmesi ve tekeller arası rekabetin daha da kızışması neden oldu. Örneğin akciğer iltihaplanması, menenjit, akut kulak enfeksiyonları ya da septisemi gibi ciddi Pnömokok hastalıklarını yenmede kullanılan PrevenarR aşısı büyük kârlar sağladı. Uzmanlar Pnömokok aşısının çok güvenli ve Pnömokokal hastalığı önlemede çok etkili olduğunu belirtiyorlar ama bu sayede tekellerin ise devasa karlar elde ederler.  2000’li yılların başında sadece bu aşının dünya pazarında sağladı kârın 1 milyar doları geçtiği belirtiliyor. 

Dünya ilaç pazarı bu ve yüzlerce aşı sayesinde bu yıllarda hızla büyüdü. 1992 yılında dünya aşı pazarının cirosu 2 milyar dolarken, 2007’de 14 milyara, 2011’de 26 milyar dolara ve 2014’de ise 32,3 milyara kadar yükseldi. Aslında burada çokta şaşırılacak bir durum yok, zira son yıllarda dünya çapında MERS, SRAS, Ebola, kus gribi H7N9 vs.. gibi yayılan birçok virüs ve salgınlar aşı ve ilaç sektörüne büyük pazarlar açtı. Tekeller arası rekabet bir yandan yeni araştırmaları teşvik ederken diğer yandan ise Mediator (2010 yılında patlak verdi) ya da Depakine (2016 yılında patlak verdi) skandalları gibi onlarca insanın canına, binlerce insanın ise sağlığına mal olan birçok skandallara neden oldu. Piyasaya tüm sağlık güvenliği kontrolü yapılmamış ilaçlar sunulması, ya da bunların ciddi yan etkilerinin ortaya çıkmasından sonra birçok bilim insanına tersini belirten yazılar, daha doğrusu kendilerinin yazdığı makalelere imza attırma gibi birçok yönteme başvurmaktan geri durmadılar. Bu konuda bilim tarihçisi Clifford D. Conner’in kitabından aldığımız bölüme bakabilirsiniz. 

2016’da yapılan bir araştırma aşı pazarının sürekli büyüyeceğini ve 2025’te ise 80 milyara dolara yaklaşacağını öngörüyordu ve elbette 2016’da kovid-19 gibi bir dünya salgının olacağının ve bunu yenmenin tek çaresinin de aşı olacağı öngörülmemişti. Kovid-19, aşı sektörüne kısa bir süre içinde milyarlar kazanmasına neden olacak devasa bir pazar üretti. Fakat buradan hareket ederek piyasaya sunulan aşıların güvencesiz olduğu kesin bir şekilde belirtile bilinir mi?

Bir aşının üretilme süreci ve Kovid-19 aşısı 

Olağan koşullarda bir aşının üretimi ortalama 12 yıl sürüyor. Üç aşamadan oluşan aşı üretimi büyük olanakların seferber edilmesini gerektiriyor. İlk aşama virüse dair genel bilgilerin toplandığı aşamasıdır. Genelde bu aşama 4 yıla kadar sürer ama bu sefer çok hızlı ilerledi zira pandeminin başladığı Çin’de devletin denetimi altında bilim insanları koronavirüsün genetik dizisini bulmaya ağırlık verdiler ve kısa bir süre içinde keşfederek yayınladılar. Böylelikle çok kısa bir süre içinde virüsü oluşturan proteinlerin yapısı tanımladı ve aşı serüveninde önemli bir zaman kazanımını sağladılar. İkinci aşama klinik öncesi aşının üretimi ve test aşamasıdır. Bu aşama ortalama yaklaşık iki yıla kadar sürebilir. Bu aşamada insan vücudunun virüse karşı bağışıklık geliştirmesi tespit edilir. Bunun için genelde virüs önce izole edilir, sonra ya etkisiz hale getirilir ya da zayıflatılır ya da ondan alınan bir protein sayesinde aşı haline getirilir. Üretilen aşı bu aşamada hayvanlar üzerinde güvenlik testlerinde kullanılır ve elde edilen sonuçlara göre ön çalışmalar yeniden ve tekrar tekrar denenir. Koronavirüs aşısı yarışında başta gelen Pfızer ve Moderna şirketleri bu aşamada ilk defa yeni bir yöntem denediler: mRNA (mesajcı RiboNükleik Asit). Bu yöntemle, proteini vücuda direkt enjekte etmek yerine virüsün üretiminde kullanılabilecek küçük bir RNA parçası gönderildi ve vücudun aldığı bilgiler sayesinde antikorları üretme oranı denendi ve başarılı sonuçlar elde etti. Aslında bu yöntem uzun yıllardır çok iyi bilinen bir yöntemdir fakat ilk defa bir aşı üretimi sürecinde denendi ve veriler başarılı olduğunu gösterdi. Bu aşamada aşı insan vücuduna uygulanabilir hale getirilir. Olağan dönemlerde bu aşamadaki sonuçları değerlendirme, eksiklikleri giderme, hataları tespit etme, verileri denetleme sadece birkaç ekip tarafından yapılır ve bundan dolayı çok zaman alır. İçinden geçilen olağanüstü koşullarda ise onlarca laboratuvar ve bilim ekipleri neredeyse araştırmalara hiç mola vermeksizin ve çoğu zaman en son teknolojik araçlarla çalıştılar ve yıllar süren bir süreci birkaç aya sığdırdılar. Demek ki bilimsel araştırmaya maddi ve teknik olanaklar sunulduğunda çözümü bulunamayacak hiçbir hastalık yoktur. İngiliz bilim insanı John Desmond Bernal’ın bir kitabında belirttiği gibi :

‘’Bilime toplumsal bir önem verilen, onun gerek duyduğu maddi ihtiyaçların karşılandığı, ekonomik ve toplumsal alanlardan kaynaklanan sorunların önüne konmasıyla bilimin sürekli yeni çalışmalara teşvik edildiği toplumsal ve ekonomik ilerleme dönemlerinde sağlanmıştır’’.

Bugün çözülemeyen Aids ya da kanserin bin bir çeşidinin de aslında çözülebileceğinin somut bir kanıtıdır aslında yaşanan. Ama maalesef azami kâr peşinde koşan tekeller bu hastalıkları temelli çözmeye ağırlık ve öncelik vermek yerine bu hastalıklar sayesinde daha fazla kâr elde etmenin hesabını yapıyorlar. 

Bir aşının piyasaya sunulmadan önce son aşaması ise klinik araştırma, yani test aşamasıdır. Bu aşamanın kendi içinde üç fazı vardır: ilk önce sağlıklı gönüllü sınırlı sayıda insan üzerinde, aşının ne kadar güvenli olduğu ve olumsuz etkilerinin olup olmadığının belirlenme amacıyla test yapılır. Genelde bu aşama bir ile iki yıl sürer. Ardından ikinci faza geçilir ve su sefer birkaç yüz insan üzerinde denenir. Bu aşamada aşının kalıcı etkileri ve hangi aralarla, hangi dozla daha başarılı olduğu, hangi aşı stratejisinin daha başarılı olduğu tespit edilir. Elde edilen verilerin tümünün incelenmesi çok zaman aldığından bu faz genelde iki ile beş yıl arasında değişir. Kovid-19 aşısı açısından seferber edilen bilim insanı, verileri inceleyen mühendis ve teknolojik ve teknik araç süresinde olağanüstü bir şekilde hızlandırıldı. Üçüncü fazda ise birkaç bin kişi üzerinde denenir ve bu aşamada elde edilen tüm veriler incelenerek esas olarak aşının başarı ile riskleri arasındaki denge hesaplanır ve sağlık kurumlarından izin için başvurulur. Genelde bu faz üç ile sekiz yıla kadar sürebilir. Kamu sağlık ve ilaç kurumları sunulan tüm verileri inceler ve aşının (ya da ilacın) sağladığı fayda ile kaçınılmaz olarak tüm aşılarda (ve ilaçlarda) var olan yan etkilerin doğurduğu risk ilişkisi değerlendirilerek izin verir ya da yeni deneyimlerin gerçekleşmesine karar verir. Buradaki sorun şudur: aşının yan etkileri nelerdir ve sağladığı faydaya göre göze almaya değer mi? Bu soruya verilecek cevap üzerinden bir ilacın ya da aşının piyasaya sürülmesine izin verilir ya da verilmez.

İlaç tekelleri bu üç aşamayı hızlandırmak için yüz milyonlar harcamayı göz aldılar

Genelde bu üç aşamanın normal işlemesi ve olumlu sonuçlar elde etmesi görüldüğü gibi çok uzun yıllar sürer ve devasa olanakları gerektirir. Birçok araştırmacı bir tek aşı için bazen 200 ile 500 milyona kadar gidebilecek masraflardan bahsediyor. Kovid-19 aşısı için harcanan yatırımların düzeyinin ne olduğu şimdilik daha açıklanmadı fakat bunların rekor düzeye ulaştığı konusunda bir görüş birliği var.  

Dolayısıyla yukarıda bahsettiğimiz ilaç tekelleri kendilerine daha fazla kâr getirmeyecek alanlara yönlenmiyorlar. Herkesin de açıkça gördüğü gibi koronavirüs aşısı milyarlarca kâr getirecektir bu tekellere. Dünyanın en büyük ülkeleri kendi tekellerine araştırma aşamasında bir yandan milyonlarca dolar yardım ederken, diğer yandan da üretilen aşıdan milyonlarca doz alma garantisi verdi. Kuşkusuz pandeminin kontrolünün elde çıkması, tüm ekonomileri altüst etmesi devletlerin bu eğilimde belirleyici bir rol oynadı. Kana susamış bir vampir gibi gelecek kârları gören ilaç tekelleri vahşi bir rekabet başlattılar ve “Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez” misali rakiplerden önce aşıyı bulmak için tüm önceliği buna vermekten, milyonlar yatırmaktan, farklı aşamaları hızlandırmak için onlarca laboratuvarla anlaşma yaparak çalışmayı ortaklaştırmadan geri durmadılar. Belirtmek gerekir ki bu tekeller tüm bu süreçte Devletlerin maddi ve manevi desteğini de aldılar. Örneğin Amerikan tekel Pfizer üçüncü faz klinik testlerini ABD, Brezilya, Almanya, Güney Afrika ve Türkiye’de onlarca kurum ve laboratuvarla iş birliği içinde 44 000 kişi üzerinde deney yaparak büyük bir hızla gerçekleştirdi. Keza yine ABD tekeli olan Moderna’da, ABD’nin en büyük kamu araştırma organizması olan Ulusal sağlık enstitüleri ile iş birliği içinde 30 000 kişi üzerinde deney yaparak gerçekleştirdi. Normal koşullarda yıllar alan bu testler çok kısa bir süre içinde gerçekleşebildi. Demek ki maddi ve teknik olanaklar seferber edildiğinde bilimsel başarılar elde etmek mümkün. 

Diğer yandan piyasaya sürülen ilk aşılar da belli ki insan vücudundaki etkinliği ve yan etkilerinin sınırlı olmasına ağırlık verilmiş, ama kullanırlık konusunda hiçte pratik değiller. Örneğin Pfizer’in aşısı eksi 70 derecede muhafaza edilmesi gerekiyor ve devletler açısından özel bir yük teşkil ediyor. Moderna’nın aşısı ise eksi 20 derece de muhafaza edilmesi gerekiyor. Olağan koşullarda olsa özel bir donanımı gerektirecek bu aşılar pek ilgi görmezdi, ama olağanüstü dönemden geçildiği için ilaç tekelleri bir an önce piyasaya sürülmesi için yasal izinlerin zorunlu kıldığı güvenlik önlemlerine ağırlık verdiklerini belirtiliyorlar. Peki olağan koşullarda ortalama 12 yıl süren bir aşı üretimi 10 aya yetiştirilmek için gerekli tüm aşamalardan geçmedi ya da kimi aşamalar baştan sağma mı yapıldı? Kuşkusuz bu sorunun sorulması, kaygı duyulması ve tek amacı daha fazla kâr elde etmek isteyen tekellere güvenmemek elbette anlaşılır. Fakat, tüm yetkililer, şirketlerin sunduğu verileri incelemekle yükümlü ilaç ve sağlık kurumları tüm aşamalara titizlikle uyulduğunu ve olağan koşullarda çıkan bir aşı ile söz konusu aşıların bir fark arz etmediğini belirtiyorlar. Elbette milyarlarla oynayan bu tekellerin bu kurumlarda çalışan bilim insanlarını satın almaya çalıştıkları- belki de satın aldıkları- da düşünüle bilinir ve açıkçası yakın tarikte bunun birçok örneği de vardır. Fakat unutmamak gerekir ki içinden geçtiğimiz koşullarda bu tekellerin buna aslında ihtiyacı da yoktur. Toplumsal bir ihtiyaç olan bu aşıyı, yaşanan vahşi rekabet koşullarında en etkili ilacı en hızlı piyasaya sunanın pazarın önemli payını ele geçireceği açıktır. Ama sunulan aşının aciliyeti de öyle ki, herkesin gözü ona dönmüş ve bir tekelin rakibinin aleyhine sunabileceği tüm veriler onun lehine olacaktır. 

Diğer yandan her ülkenin ilaç ve sağlık kurumları tekellerin sunduğu verileri diğer ülkelerden bağımsız olarak da inceliyor. İlk onayı veren İngiltere çok acele ettiği düşünüle bilinir, ama AB’nin farklı kurumlarının yanı sıra örneğin Fransa’nın İlaç ve sağlık ürünlerinin ulusal güvenlik ajansı – ANSM tarafından da bağımsız incelendi ve onay verildi. Bu yazının yazıldığı zamanda birçok ülkenin ulusal ilaç ajansı onay vermişti. Elbette tüm bu kuruluşlarda çalışan-görevli bilim insanlarının tümünün onay vermeleri için satın alındığı düşünülemez. Unutmamak gerekir ki yüzlerce bilim insanı ve uzman da, aşının izin almasını sağlayan ve kendilerinin de inceleye bildikleri veriler ışığında aşının güvenilir olduğunu ve farklı aşı stratejilerine bağlı olarak sıra kendilerine geldiğinde aşı olacaklarını belirtiyorlar. Her şeye rağmen belirtmek gerekir ki her vücut aşıya aynı tepki vermeyebilir, bundan dolayı aşı olup olunmayacağı kararını herkesin kendisi vermesi gerekir, ve sağlık geçmişimizi bilen ve bizi de takip eden aile doktorunun (medecin generaliste) görüşünün alınması ise hiç kuşkusuz yardımcı olacaktır. 

Kovid-19’u aşısı kamulaştırılmalı ve tüm insanlığa sunulmalıdır

Pandemi bir yıldır devam ediyor. Fiziksel mesafe, el temizliği ve düzenli maske kullanımı yavaşlatsa da salgın dalga biçimiyle devam ediyor. Dışarı çıkmada kısıtlanmaların olduğu dönemlerde günlük vaka sayıları düşüyor ama ebediyen böyle devam edilemeyeceğinden kısıtlamalarda esnekleşmeye gidilir gidilmez tekrar yükseliş gözlemleniyor. Bu durumda tek çare aşı gibi görünüyor. Böylesi koşullarda ilaç tekellerin milyarlarca kâr elde etmesi elbette kabul edilemez. Tüm insanlığı etkileyen bir virüse karşı mücadele, tek amacı daha fazla kâr elde etmek olan tekellerin hırsına kesinlikle bırakılamaz. Bu virüs gösterdi ki tüm insanlar iyileşmeden hiç kimse kendisini güvende hissedemez. Bir noktada patlak veren bir vaka kısa bir süre içinde tüm dünyaya yayıldı. Dolayısıyla herkese zengin ve yoksulluğundan bağımsız olarak aşı olma olanağı sunulmalıdır. Bu aynı sıra yoksul ülkeler açısından da geçerlidir. Zira aşı siparişleri veren ülkelere bakıldığında dünyanın en zengin ülkelerin başta geldiği görülecektir, yoksul ülkelerin unutulması virüsün hala uzun yıllar dolaşması anlamına geldiğinden aşı meta olmaktan çıkartılarak tüm insanlığın malı haline getirilmelidir. 

Bugün birçok devlet vatandaşına aşıyı ücretsiz sunma kararı aldı. Bu elbette bugün doğrudur ama gelecek açısından yetersiz bir karardır. Zira bugün devletlerin bütçelerinden milyonlarca açık vererek satın alacakları aşının mali yükü yârin bütçe açığını kapatma adı altında tekrar vatandaşın sırtına yıkılacaktır. Bugüne kadar hep böyle yapılmadı mı? Örneğin Fransa’da Sosyal sigortanın bütçesindeki açıklardan dolayı hastane masrafları arttırıldı, sigortanın karşıladığı ilaç sayısı düşürüldü, hastaneler kapatıldı… 

Açıkçası salgının başladığı zamanlarda herkesin gözüne batan hastanelerin içler acısı durumu tamda bu politikalardan dolayı yaşandı. Diğer yandan devletlerin karşılayacağı ilaçlar tekellerin kasalarına yine milyarlar aktaracaktır. Buna karşı çıkmak, ‘’tekellerin kârı değil, insanların sağlığı’’ sloganını savunmak her zamankinden daha acil bir durum haline geldi. Bugün bunun mücadelesini vermek, tekellerin insan sağlığı üzerinden kâr etmelerine karşı çıkmak, tüm insanlığın geleceği için mücadele etmek anlamına geliyor. Bu mücadeleyi yükselttiğimiz sürece bilim insanlarının çözemeyeceği hiçbir hastalık yoktur. 

Laisser un commentaire

Votre adresse e-mail ne sera pas publiée. Les champs obligatoires sont indiqués avec *

Copyright © FransadaYasam / La Vie en France | Newsphere by AF themes.
fue doujin hentaiparadize.org son swapping sumalatha sex popcornporn.net x maja com hdreporn doodhwali.net porrn video thirunangai sex pakistanipornx.net choda chodi image bp sex vidio chupatube.info pornstar indian سكس طيز كبيره pornolaw.net قصص اثارة hindosex xshaker.net xvideos indian porn xxc video fareporno.org www xxx video hinde com hariyani sex indianpornxclips.com short film malayalam collage girls xnxx xxxvideohd.net hyd sex open blue film originalhindiporn.mobi indianfucking ass licking video desixxxtube.info www sex vidoas com indian aunty porn goindian.net www saksi ftv hot live matureporntrends.com sexvds ramya krishnan hot xxx-pakistani.com hindi movies sex