İnsanlığın Corona ile savaşı!

İbrahim Balcı

Tarihte benzer örnekleri görülmüş ve kitlesel kırımlara yol açan salgınlar yaşanmıştır. 

Ne acıdır ki aklın, bilimin, teknolojinin ve üretimin bunca ileri aşamalarında bile böylesi çaresizlikler yaşıyor insanlık. 

Evet, insanlık yeni bir salgın belası ile karşı karşıyadır. 

Ya da Macron’nun tarif ettiği şekliyle durumu tarif edelim.

İnsanlık bir savaşla karşı karşıyadır. 

Fakat Macron’un bu savaşa yüklediği anlamlarla bizim yüklediğimiz anlamlar farklıdır. Evet bir savaş yaşanıyor. 

Ama bu savaş Macron’un tarif ettiği şekliyle korkunç bir salgına karşı değil sadece, kapitalist kâr ve doymazlık hırsının sonuçlarının yol açtığı bir savaşla karşı karşıyayız. 

SAĞLIK SEKTÖRÜ ÇÖKERTİLDİ BEDELİNİ HALKLAR ÖDÜYOR

Bu savaşın en ön cephesi hiç kuşkusuz sağlık sektörüdür.

Bu cephe, yani sağlık sektörü uzun zamandır neoliberal politikaların, dolayısıyla sermayenin doyumsuzca hırsına ve talanına bırakılıp yağmalanmıştır. 

Halk sağlığı sermayenin para istifleme sektörüne dönüşmüştür. 

Hastalar ise onlar için sadece yolunması gereken birer müşteri olarak görülmektedir. 

En az ekip ve ekipmanla, dolayısıyla en az giderlerle en fazla kâr ve kazanca odaklanmıştır.

Sektörün bir kamu ve halk sağlığı ihtiyacı olarak görülmesi sadece burjuva siyasetinin hamasi nutuklarında ve anayasalarının süslü cümlelerinde kalmıştır. 

Her türlü salgınlara, afetlere karşı hazırlıklı olunması ve yeterli personel ve teçhizatla donatılması onlar için gereksiz bir külfettir.

Sağlık emekçilerinin bu duruma karşı uzun yıllardır süregelen mücadelesi ve direnci ise yalnız, lokal ve yetersiz kalmıştır. 

Tüm bu ve benzer nedenlerle sağlık sektörü bu savaşa hazırlıksız yakalanmıştır. 

Küba ve bir iki istisna ülke hariç bu durum sadece Fransa da değil bütün dünyada üç aşağı beş yukarı böyledir. 

Corona ya karşı kriz ve çaresizliğin asıl sebeplerini buralarda aramak gerekir. 

Ve elbette bir de sermaye sınıfı kârlarından zarar etmesin diyedir. 

Durumun giderek daha derin bir ekonomik, siyasal ve toplumsal krize dönüşüp sistemlerinin başlarına çökmesinden de korkmuyor değiller. 

Daha köklü önlemlerin alınmamasının daha mantıklı açıklaması var mıdır? 

Örneğin, zorunlu hizmetler dışındaki tüm çalışanların ücretli izine ayrılıp evlerine kapanması. 

Salgının çok yaygın olduğu bölgelerde hızlı ve yaygın testlerin yapılması. 

Yine aynı hızla pozitiflerle negatiflerin birbirinden izole edilip karantina bölgelerinin ve yerleşkelerinin oluşturulması gibi. 

Oysa bırakın ücretli izini, birçok sektör ve birçok büyük işletmeler milyonlarca işçiyi yan yana çalıştırmaya devam ediyor. 

PEKİ BÜTÜN BUNLARA KAYNAKMI YOK? 

Dünyanın en zengin 26 kişisi dünya nüfusunun yarısının toplam zenginliğine eşdeğer bir zenginliğe sahip. 

Kapitalist dünyanın elindeki trilyon-trilyar dolarlar, Eurolar ve onca devasa olanaklara rağmen, insanlık Orta çağın veba çaresizliğini yaşıyor adeta.

Çünkü, sermaye düzeninde öncelikli değer insan değil, paraları, çıkarları, rekabet ve egemenlikleridir. 

İşte tamda böylesi zor şartlarda bir savaş veriliyor bu salgına karşı. 

Öyle görünüyor ki, işçi sınıfı, emekçi yoksul halklar ve bir bütün olarak insanlık bu süreçte ağır bedeller ödeyecek, derin acılar yaşayacaklardır. 

Ama kapitalist emperyalist canavarlığın daha derinden sorgulanacağı ve anti kapitalist mücadelelerin daha da genişleyeceği, kamucu taleplerin yaygınlık kazanacağı bir süreci de beraberinde getirecektir. 

HER SAVAȘIN KAHRAMANLARI VARDIR

Dedik ya, insanlık coronaya karşı savaşta. 

Ve her savaşın çıkarcıları, istismarcıları olduğu gibi kahramanları da vardır. 

Savaşın en ön cephesi yağmalanıp tarumar edilmiş haliyle de olsa sağlık sektörü cephesidir. 

Kahramanları ise hekimler, hemşireler ve tüm çalışanları ile sağlık emekçileridir. Onlara ve Kübalı hekimlere kocaman bir saygı ve en içten alkışlarımızla…