Fransa'da Yaşam

La Vie en France (aylık fransızca ve türkçe gazete)

Thomas Piketty

Ahmet YAŞAROĞLU

Pandemi kapitalist sistemin üzerindeki dokunulmazlık zırhını söküp atmaya devam ediyor. Böyle bir sistemin sürdürülemeyeceğine ilişkin tartışmalar yapılıyor ve önümüzdeki günlerde hem bu tartışmaların daha fazla yoğunlaşacağının, hem de sınıf mücadelesinin sertleşeceğinin belirtileri bugünden görülebiliyor. Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet gazetesinde de “Krizden çıkış manifestosu” başlığı altında bir haber yayımlandı. Haberde “Dünyada 650 üniversiteden 3 binden fazla araştırmacı koronavirüs salgınının ardından demokratik toplum ve sürdürülebilir bir ekonomi için ekonomik sistemin kurallarının yeniden yazılma çağrısı yapan bir bildiriye imza attı.” deniyor ve imzacılar arasında Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital’in Yazarı Thomas Piketty’nin de bulunduğuna dikkat çekiliyordu. Hatırlanacağı gibi Piketty servet vergisi gibi sosyal reformist karakterdeki önerileri ile öne çıkmış bir ekonomist.

Çağrının, üç temel prensibi rehber aldığı vurgulanıyor: Bunlar işyerlerini demokratikleştirmek, işi bir meta olmaktan çıkarmak ve çevresel sürdürülebilirliği sağlamak olarak sıralanıyor. İlk bakışta öneriler güzel ve akla uygun. Ama ciddi bir sorun var, bunlar nasıl uygulanacak ve bu uygulamayı kim yapacak? Manifestonun buna yanıtı hükümetler, bankalar -AB Merkez Bankası gibi- ve tekellerin yönetimleridir. Açıkçası bugünkü gidişattan birinci derecede sorumlu olanlar birdenbire insafa gelecekler ve imzacıların taleplerini yerine getirecekler! Kapitalizmin şafağında yaşamış ütopik sosyalistlerin düşüncesine göre egemen sınıfların, kralların, prenslerin halkın sefaletinden, bunun nedenlerinden ve buna nasıl bir çözüm getireceklerinden haberleri yoktu ve ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Bu sorunları akıllıca açıklayan dehalar ortaya çıkacak, önerilerini yöneticilere sunacaklar, onlar da durumun farkına vararak haksızlıkları ortadan kaldıracak, insan soyuna yaraşır adil bir düzen kuracaklardı.

Ütopik sosyalistler gerçekten deha sahibi insanlardı. Ama onların şansızlığı kapitalizmin çelişkilerinin henüz olgunlaşmamış olması, sınıf çelişkilerinin niteliğinin anlaşılmaması ve bunların çözüm yollarının henüz kavranmamış olması idi. Ütopik sosyalistlerden birisi olan Owen sonradan durumu kendi pratik deneyimleri ile kavrayan, Marx’ın saptamasıyla “Hesap yoluyla komünizme ulaşan”, başarısız pek çok tecrübeden sonra daha sonra Çartist Harekete katılarak işçi sınıfına gerçekten büyük hizmetler veren bir deha idi. Dilekçelerle, ricalarla bu durumun değişmeyeceğini, değişim için işçi sınıfının mücadele etmesi gerektiğini çok iyi kavramıştı. Genel olarak ifade edersek ütopik sosyalistlerin bir mazereti vardı ama bu manifestonun altına imza atanların bunca yaşanmışlıktan sonra hiçbir mazeretleri yok! Ütopik sosyalistler erken kapitalizmin masum dehaları, sosyal reformistler ise olgunlaşıp çürüyen, asalak kapitalizmin yangın söndürmeye soyunmuş itfaiyecileri olarak arz-ı endam eyliyorlar.

Üstelik bunlar iş yerlerinin demokratikleştirilmesi adına işçi konseyleri vb. önerirken geçmişte ortaya çıkmış deneyimlerin başarısız olduğunu da bilmektedirler. Örneğin şunu saptıyorlar: “Avrupa’da çalışanların işyeriyle ilgili karar verme mekanizmalarındaki temsili, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulmaya başlayan “işçi konseyleri” aracılığıyla sağlandı. Ancak bu temsil organlarının sesleri, -en iyi ihtimalde- zayıfça duyulabildi…. Artık işçi konseyleri, diğer yönetim kurullarıyla benzer yetkilerle donatılmalıdır… Çoğu zaman, işler ve işyerleriyle ilgili kararlar sermaye sahiplerinin tekelinde olduğu için, çalışanların kurumsal yönetime katılma hakları reddedilmekte” deniyor. Bugünkü sistemde, yani üretim araçlarının özel mülkiyete ait olduğu bir sistemde bunun olanaklı olmadığı itiraf ediliyor ama yine de önerilmektende geri durulmuyor. Bu sistemde iş yerlerindeki hiyerarşi, emir komuta sistemi, disiplin, burjuvazinin ulusal ordularından daha eskidir ve bu üretim sistemi demokrasi tanımaz.

“Bu salgın, bize çalışma eyleminin kendisinin bir “meta”ya indirgenemeyeceğini gösterdi. Özellikle sağlık hizmetlerinin sağlanmasını ve toplumun en savunmasız kesimlerinin temel ihtiyaçlarının karşılanmasını, tümüyle pazar şartlarına, piyasa koşullarına bırakamayacağımız konusunda bizi uyardı.” O zaman hatırlatmak gerekiyor, “Çalışma eyleminin kendisi” işçinin, emekçinin iş gücüdür. Kapitalizmde her metanın bir fiyatı olduğu gibi iş gücününde bir fiyatı vardır ve kapitalist bu metayı, diğer metalar gibi satın alır. Her şeyden önce işçi sınıfının iş gücünü meta olmaktan çıkaran bir sistemin kurulması gerekir. İş gücünü metaya “indirgeyen” kapitalist sistemdir ve demek ki öncelikle bu sistem yıkmak, bu sistemin temel ve özel ürününü ortadan kaldırmak gerekir. Kapitalizm döneminde sınıf mücadelelerinin tarihi bu gerçeği açıkça kanıtlamaktadır. Sağlık ve eğitimin ticaret ve kârın konusu olması da bu sistemin işleyiş mantığının bir ürünüdür ve bu sisteme karşı kitlelerin tepkisi ve öfkesi arttıkça bunlar önümüzdeki dönemde sert tartışmaların, mücadelelerin konusu olacaktır.

Manifestonun son cümleleri ise oldukça trajiktir; “Kendimizi daha fazla kandırmayalım. Verecekleri kararların somut sonuçları olmadıkça, sermaye sahiplerinin ve şirketlerin çoğu, ne emekleriyle şirketleri var eden insanların onurunu umursayacaklar ne de yaklaşan çevresel felaketle mücadele edecekler. Bunların gerçekleşmesini umutsuzca beklemektense, dünyadaki yaşamın sürdürülebilirliğini sağlamanın başka bir yolu var: Şirketleri demokratikleştirmek, işi meta olmaktan çıkarmak ve insanı ve emeğini sadece bir “kaynak”tan ibaret görmekten vazgeçmek.” Kararı vereceklere güvenilmiyor! Güzel, peki bunların uygulanmasını kim sağlayacak? Burada iş yine başa sarıyor, hükümetlere, devletlere vb. umut bağlanıyor, sermaye sahiplerinden somut sonuçlar verecek kararlar bekleniyor. Bizim daha sonuç alıcı, suya yazmaktan daha etkili  bir çağrımız ve önerimiz var! İşçi sınıfı ve emekçi kitleler üretim araçlarını kişilerin özel mülkiyeti olmaktan çıkaran, üretim araçlarını toplumsal mülkiyet haline getirecek bir mücadeleye yönelsin. Yani çağrımız onlaradır. Onlar bu sisteme son verdiğinde göreceğiz ki iş de, toplum da demokratikleşecek, hayat güzelleşecektir. Manifesto’da eleştirilecek daha pek çok yan var ama bir köşe yazısı için sanırız bu kadarı yeterlidir.

Laisser un commentaire

Votre adresse e-mail ne sera pas publiée. Les champs obligatoires sont indiqués avec *

Copyright © FransadaYasam / La Vie en France | Newsphere by AF themes.
fue doujin hentaiparadize.org son swapping sumalatha sex popcornporn.net x maja com hdreporn doodhwali.net porrn video thirunangai sex pakistanipornx.net choda chodi image bp sex vidio chupatube.info pornstar indian سكس طيز كبيره pornolaw.net قصص اثارة hindosex xshaker.net xvideos indian porn xxc video fareporno.org www xxx video hinde com hariyani sex indianpornxclips.com short film malayalam collage girls xnxx xxxvideohd.net hyd sex open blue film originalhindiporn.mobi indianfucking ass licking video desixxxtube.info www sex vidoas com indian aunty porn goindian.net www saksi ftv hot live matureporntrends.com sexvds ramya krishnan hot xxx-pakistani.com hindi movies sex