ZORLU BİR YILI GERİDE BIRAKIRKEN..!
Ibrahim BALCI
Gerek Fransa’da ve Avrupa’da, gerekse Dünya’da biz çalışan emekçiler açısından zor bir yıl oldu 2022.
Geride bıraktığımız yıla damgasını vuran asıl şey hayat pahalılığı, yüksek enflasyon ve artan yoksulluk oldu.
Büyük bir zam dalgasıyla boğuştuk bütün bir yıl boyunca.
Başta enerji ve gıda olmak üzere bir çok temel tüketim ürünlerine gelen yüksek oranlı zamlarla, emekçilerin satın alma gücü önemli oranda düştü.
Zira, temel tüketim ürünlerinin fiyatları %30, %50 hatta kimileri %100 artarken, artmayan tek şey biz emekçilerin maaşları oldu.
Artan hayat pahalılığı ve zamlara karşı özelikle halkın ve emekçilerin örgütlü kesimleri, mücadeleci sendikalar sessiz kalmadı bu duruma elbet.
Grevlerle, genel eylem ve gösterilerle tepkilerini meydanlara yansıttılar.
Özellikle geçtiğimiz eylülden itibaren başlayan ve kasım 2022 nin sonlarına kadar devam eden bir toplumsal hareketlilik yaşandı.
Gerek Fransa’da gerekse İngiltere, Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde çeşitli eylemler, grev ve gösteriler gerçekleşti.
Fransa’da TotalEnergie ve ExsonMobil de grev ve direnişler gerçekleşti.
Yine sendikalar, Fransa çapında bir kaç kez genel eylem çağrıları yaptılar.
Bu eylemlere yüzbinlerce emekçi katıldı.
İngiltere de başta sağlık olmak üzere, bir çok sektörde grev ve gösteriler yapıldı ve bir kısmı hala devam ediyor.
Yine Almanya’da ve diğer başka Avrupa ülkelerinde çeşitli çapta ve düzeyde genel eylem ve gösteriler gerçekleşti.
Avrupa çapında gerçekleşen tüm bu eylemlerin ortak özelliği zamlara ve artan hayat pahalılįğına karşı işçi ve emekçi maaş ücretlerinin yükseltilmesi talebi öne çıktı.
EKONOMİK KRİZ EMEKÇİLERİ VURUYOR
2008’de ABD‘de bir finans krizi olarak ortaya çıkıp Dünyaya yayılan kriz, ekonomileri önemli oranda sarstı ve bir durgunluğa soktu
Pandemi süreci ile birlikte bu kriz daha da derinleşmiş, Rusya – Ukrayna savaşı ile birlikte bir de enerji ve gıda boyutu eklenerek katmerli ve çok boyutlu bir krize dönüşmüştür..
Buna bir de pandemi süreci boyunca sistemi ayakta tutmak adına ABD ve AB merkez bankalarının yüksek miktarda para basıp piyasaya şırınga etmeleri ve üretimde karşılığı olmayan bu paranın yüksek enflasyona yol açmasını eklemeli.
Kartopunun yuvarlanarak bir çığa dönüşmesi misali kapitalist ekonomik kriz yukarıda bahsettiğimiz aşamalardan geçerek derinleşip büyüdü.
Bir vurgun, soygun ve sömürü sistemi olan kapitalist sermaye düzeni tarihi boyunca kendi bünyesel iç çelişkilerinden kaynaklı olarak hep krizler üretmiş, ürettiği bu krizlerin faturasını ise halklara ve emekçilere ödetmiştir.
Bu defa da yine öyle oldu.
Artan hayat pahalılığı ve emekçilerin satın alma gücündeki düşüşler, çalışanların refah düzeylerinde önemli kayıplara yol açtı.
Toplumda yoksulluk oranları ikiye katlandı.
Fransa’da ve AB’nin euro bölgesinde nüfusun % 12’si yoksul.
Euro bölgesi dışındaki AB ülkelerinde bu oran çok daha yüksek.
KRİZİN VURGUNCULARI İSE BÜYÜK SERMAYE GRUPLARI OLDU
Kriz en çok da büyük sermaye gruplarına yaradı.
Sadece son iki yılda işçi sınıfı ve emekçi halkın ekonomik refahında önemli kayıplar yaşandı.
Küçük ve orta ölçekli işletmelerde çokca iflaslar ve çöküşler yaşandı.
Fakat, büyük sermaye grupları ise bu krizi bir fırsata dönüştürüp kârlarını ikiye, üçe katladı.
Paris borsasının CAC 40 bünyesinde yer alan en büyük sermaye grupları 2021’de 140 milyar euro kârla kapatmışlardı yılı.
Aynı yıl, sadece TotalEnergie grubu 18 milyar euro, lüks kozmetik markalar grubu LVMH 12 milyar euro kâr yaptıklarını açıklamışlardı.
Çelik üreticisi ArcelorMittal grubu, Sanofi grubu ve BNP Paribas bankası gibi sermaye gruplarının her biri 2021 yılında 9 – 10 milyar kâr yapmışlardı.
Fransa’nın bu dev sermaye grupları 2022’nin ilk 6 ayında da tarihlerinde görmedikleri kadar yüksek kârlar elde ettikleri çeşitli ekonomik raporlara yansımıştı.
Ayrıca, pandemi döneminde sistemi ayakta tutma adına merkez bankalarınca basılan ve piyasaya sürülen milyarlarca euronun %80‘ni yine bu sermaye gruplarına hibe edildi.
Dolayısıyla, kriz süreci boyunca sermaye sisteminin hizmetkarı olan siyasal iktidarların icraatları da bütün yurtaşların selameti için değil öncelikle sermaye düzenini ve onun tekelci gruplarının çıkarlarını gözetme doğrultusunda olmuştur.
Özetle; görünen o ki, biz işçi ve emekçileri çok daha zorlu bir yıl bekliyor.
Ve öyle anlaşılıyor ki, yeni yıla girerken iyiye ve güzelliğe dair dilek ve temennilerimiz tek başına bir anlam ifade etmeyecektir.
Sadece iyi niyetimizin dileği ve temennisi olarak kalacaktır.
Daha iyi ve mutlu bir yaşam dileğimiz, barış ve kardeşlik dolu bir dünya temennimiz ancak ortak toplumsal sorunlarımız için birlik ve mücadele içerisinde somut bir anlam kazanacaktır.
O halde tüm emekçilerin birleşip mücadeleyle kazanacakları eşit, özgür ve barış dolu bir Dünya dileği ile yeni yılınız kutlu ve mutlu olsun.