Fransa'da Yaşam

La Vie en France (aylık fransızca ve türkçe gazete)

PARİSTEKİ KÜRT KÜLTÜR MERKEZİNE YÖNELİK SALDIRIYI NASIL ANLAMALIYIZ ?

Ibrahim Balcı

 Geçtiğimiz günlerde Paris’te Kürtler bir kez daha silahlı saldırıya uğrayıp bir katliamla daha yüz yüze kaldılar.
Onuncu Paris bölgesindeki Ahmet Kaya Kürt kültür merkezine yönelik saldırıda üç kişi yaşamını yitirdi, biri ağır dört kişi de yaralandı.

Özellikle bölgedeki  Kürt esnafı ve Kürt kültür merkezini hedefine koyan, elindeki silahla önüne çıkana ateş eden 69 yaşındaki ırkçı saldırgan bölgedeki esnaflar tarafından  etkisiz hale getirilip polise teslim edilmişti.

Saldırganın hedefinin Kürt Kültür merkezi olduğunu savcılık ifadesinde de itiraf ettiği açıklandı.

Ayrıca saldırganın bir yıl önce elinde kılıçla bir göçmen kampına saldırdığı, orada iki kişiyi yaraladığı ortaya çıktı.
Saldırganın bu saldırısı yargı sürecinde ırkçı bir terör saldırısı kapsamında değilde adli bir vaka kapsamındaki maddelerce görüldüğü anlaşıldı.

Dolayısıyla, yargılandığı o cezai maddellerin prosödürü gereği yargılanması bir yıl içerisinde sonuçlanmadığı için saldırgan adli kontrol altında tutuksuz  yargılanmak üzere serbest bırakılmış.

Serbest kaldıktan 10 gün sonra da bu saldırıyı gerçekleştiriyor.

Ardından saldırıyı duyanlar olayı kınamak ve protesto etmek için olay yerine akın ediyor.

Olay yerinde toplanan tepkili ve öfkeli  kalabalığı sert mudahalelerle dağıtmak isteyen polis ile öfkeli grup arasında çıkan arbede ve çatışmada bir kısmı polis olmak üzere onlarca kişi yaralandı.

BU SALDIRIYI KİM NASIL TANIMLADI ?

 Fransız resmi ağızları, durumu patolojik bir hastalık boyutuna kadar varmış ırkçı bir saldırganın  göçmenlere yönelik breysel saldırısıyla sınırladı olayı.

Farklı toplumsal kesimler, kurumlar, örgütler ve siyasal partilerde saldırganın kimliği ve geçmişteki eylemleriyle birlikte düşünerek olayı herhangi bir göçmen grubuna yönelik ırkçı bir saldırı olarak algılayıp o yönlü  açıklamalar ve kınamalarda bulundular.

Kimi çevreler de Kürtlerin maruz kaldığı saldırıyı görmezden gelip daha çok saldırı sonrası kürtlerde oluşan toplumsal öfke ve tepkinin sokağa yansıma biçimine takıldılar.

Polisle yaşanan gerginlikler ve arbede sahnelerinden kürde bir kez daha nasıl terörist diyebilirizin uygun malzemeleri arandı durdu hep.

Saldırının mağduru ve muhatabı olan kürtler ise kendilerine yönelik geçmişte yapılan saldırı ve suikastlerle  son saldırı arasında bir parallelik kurarak saldırana değil saldırtan güce dikkat çekiyorlar.

Bu olaydan on yıl önce yine Pariste üç Kürt kadın kadledilmişti çünkü.

Yakalanıp içeri atılan üç Kürt kadının katili Ömer Güney’in Türk gizli servisi  ile ilişkileri belgeleriyle ortaya çıkmıştı. 

Daha sonra katil cezaevinde ölmüş ve dosya kapanmıştı.

Türk ve Fransız gizli servislerinin bu suikasteki rölleri ve eldeki diğer bilgiler devlet sırrıdır denip üstü örtülmüştü.
Fransa’da ki Kürt kültür merkezleri ve  derneklerinin maruz kaldığı saldırılar sadece bu İki saldırı ile sınırlı deyil elbette. 
Farklı tarihlerde ve şehirlerde birçok kez Türkiye kökenli ırkçı nasyonalist grupların  saldırılarına uğradıkları kamuoyu tarafından biliniyor.

Kürt kurum sözcüleri, tüm bu saldırılardan dolayı önlem alınması, dernek ve kurumlarının korunması ile ilgili bir çok defa Fransız yetkili makamlarına  resmi başvurularda bulunduklarını fakat dişe dokunur bir sonuç alamadıklarını  belirtiyorlar.

Kendi kadim topraklarında ve ana yurtlarında onyıllar boyunca yasaklara, baskılara ve katliyamlara uğradıklarını,bu nedenle buralara sığındıklarını ama artık burada da can ve mal güvenliklerinin tehdit altında olduğunu vurguluyorlar.

HER TÜRDEN IRKÇILIĞA, AYRIMCILIĞA KARŞI DURMAK !

Öncelikle şunu belirtelim…
Bu ırkçı saldırı Fransız yetkili makamların resmi açıklamalarındaki kadar masum değildir.
Yani, ırkçı tutumlar, davranışlar ve saldırılar ruhsal problemleri olan bir kişinin breysel eylemi ile açıklanarak geçiştirilemez.

Herşeyden önce rkçılık bir hastalık değildir.

Ille de hastalık denilecekse eğer,  sonuçta kapitalist sistemin ürettiği ve bu sistem içerisinde tam tedavisi mümkün olmayan bir hastalık olarak tanımlayabiliriz elbette.

Bu sistemin asıl sahibi olan büyük sermaye sınıfının çeşitli ırkçı siyasal partiler, şahıslar ve örgütler eliyle diri tuttuğu kontrollü bir ideolojik siyasal tutumdur ırkçılık.

Diğer bir deyişle, kapitalizmin  şerrinin geniş yığınların gözünde görünmez kılan ve sistemi ayakta tutan ana ayaklardan biridir ırkçılık ve egemen milliyetçilik.

İçerisinde yaşadığımız kapitalist toplumsal sistemin biriktirdiği ve hergün yeniden ürettiği derin eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin faturasının bu sistemin sahiplerine değil de toplumsal zincirin en zayıf halkası olan bir göçmen grubuna kesilerek asıl hedef gizlenebiliniyor örneğin.

Fransada, her seçim dönemlerinde yada olağanüstü  dönemlerde sermaye sınıfının siyaset erbabı ve siyasal partileri  göçmenleri  hedef göstererek en kışkırtıcı en bölücü ve ayrıştırıcı dilden ve telden vurmuyorlarmı örneğin?

Marin Le Pen’ler, Eric Zemmur’lar o en keskin ırkçı, zehirli dilleri ile çeşitli etnisiteden işçi ve emekçileri birbirlerine karşı kışkırtıp düşmanlaştırırken aslında kime ve hangi  sınıfa hizmet etmiş oluyorlar ?

Tüm bu kışkırtıcı propagandaların toplumsal bir alıcısı yokmu?

Elbette toplumun en yoksul, eğitimsiz ve örgütsüz kesimlerinde geniş bir karşılık bulabiliyor.
Yada Türkiyede yüz yıldır devlet eliyle kürtlere uygulanan yasaklar, baskılar, zulümler, ırkçı tekçi dayatmalar…
Onları anlamak, dinlemek, haklarını teslim edip barış içerisinde kardeşce birarada yaşamak yerine sorunu savaş ve şiddet yoluyla çözeceğini zannetmek…

Yetmiyor yurtdışındada rahat bırakmamak, gizli servisler ve çeşitli lobici faliyetler aracılığı ile oralara kadar müdahale etmek…

Sonuç olarak; bu saldırı Avrupa’da bir göçmen grubu olan Kürtlere yönelik genel bir ırkçı saldırımıdır yoksa Kürtlerin de haklı olarak şüphe ile baktıkları gibi arkasında Türkiye devletinin parmağımı var bunları henüz bilmiyoruz.

Fakat, bildiğimiz gerçek şudurki; saldırı nereden gelirse gelsin sonuç olarak nefret ve vahşet dolu ırkçı bir saldırıdır.
Peki ırkçılık ve ırkçı propagandalar bir nefret suçu, bir insanlık suçu deyilmidir? 

Elbette evet…
Gerek evrensel hukuka gerekse çeşitli uluslararası anlaşmalara göre ırkçılık bir nefret suçudur.

O halde, gerek Fransada ve Türkiyede gerekse başka ülkelerde çeşitli siyasal partiler, gruplar ve şahısların bu ırkçı, ayrıştırıcı propagandaları neden nefret suçu olarak görülüp yasaklanmaz.

Çünkü sistemin sahiplerinin  toplumu bölen, kışkırtıp ayrıştıran bu zehirli dile ihtiyaçları var.

Çünkü sistemin açmazlarını, adaletsizliklerini örtmenin yüzyıllara dayanan sihirli bir yoludur bu.
Bu zehirli sihirin panzehiri ise işçilerin birliği, halkların kardeşliği olmuştur hep.

Egemenlerin yüzyıllara dayanan tecrübelerinden süzülüp çıkmıştır böl, parçala, yönet stratejisi.

Halklar ve emekçiler cephesi de buna karşı inadına birlik, inadına dayanışma, inadına mücadele diyerek cevap vermişlerdir.

Yeryüzü barışın ve aşkın yüzü oluncaya dek bu gerçek hiç değişmeyecektir.

Laisser un commentaire

Votre adresse e-mail ne sera pas publiée. Les champs obligatoires sont indiqués avec *

Copyright © FransadaYasam / La Vie en France | Newsphere by AF themes.
fue doujin hentaiparadize.org son swapping sumalatha sex popcornporn.net x maja com hdreporn doodhwali.net porrn video thirunangai sex pakistanipornx.net choda chodi image bp sex vidio chupatube.info pornstar indian سكس طيز كبيره pornolaw.net قصص اثارة hindosex xshaker.net xvideos indian porn xxc video fareporno.org www xxx video hinde com hariyani sex indianpornxclips.com short film malayalam collage girls xnxx xxxvideohd.net hyd sex open blue film originalhindiporn.mobi indianfucking ass licking video desixxxtube.info www sex vidoas com indian aunty porn goindian.net www saksi ftv hot live matureporntrends.com sexvds ramya krishnan hot xxx-pakistani.com hindi movies sex